Son yıllarda yapay zeka teknolojileri, iletişim şekillerimizi ve iş yapma biçimlerimizi köklü bir şekilde değiştiriyor. Özellikle ChatGPT gibi gelişmiş dil modelleri, kullanıcılara çeşitli içerikler üretme yeteneği sunarak iletişimi hızlandırıyor. Ancak, bu teknolojilerin çevresel etkileri de giderek daha fazla tartışılan bir konu hâline geliyor. Birçok kişi, dijital dünyada geçirdiğimiz zamanın yanı sıra bu süreçte kullanılan enerji ve kaynakların neler olduğunu sorgulamaya başladı. İşte tam bu noktada, ChatGPT ile hazırlanan her bir e-posta için ortalama bir şişe su tüketildiği bilgisi, dikkat çekici bir gerçek olarak karşımıza çıkıyor.
Yapay zeka sistemleri, bulut bilişim üzerinde işlem yaparak çalışır ve bu süreç birçok enerji kaynağına bağımlıdır. Veritabanlarının güncellenmesi, algoritmaların eğitilmesi ve bu süreçte kullanılan donanım, oldukça fazla enerji tüketmektedir. Yapay zekanın arka planında gerçekleşen bu enerji tüketimi, yalnızca elektrikle sınırlı değildir. Kullanılan sunucuların serin tutulması, su buharı ile yapılan soğutma sistemlerinden faydalanmayı gerektirir. Buna ek olarak, üretim süreçlerinde de büyük miktarda su kullanılmaktadır.
Hedef belirli bir müşteri kitlesine ulaşmak olduğunda, mesajların sagtan iletiminde kullanılan araçların çevresel etkilerini göz ardı etmek mümkün olmuyor. Bir e-posta gönderdiğinizde, aslında bir veri merkezi üzerinden işlem yapıyor ve bu süreçte su tüketimi gibi doğal kaynakların da kullanılmasına sebep oluyorsunuz. ChatGPT gibi yapay zeka destekli sistemlerin e-posta göndermesi durumunda, bu tüketim bir adım daha öteye geçiyor. Araştırmalara göre, her ChatGPT ile oluşturulan e-posta, yaklaşık bir şişe su kadar suyu ‘tüketiyor’.
Dijitalleşmenin hızıyla birlikte, sürdürülebilirlik kavramı da yeniden değerlendirilmeye başlandı. Önde gelen teknoloji şirketleri, çevresel etkilerini azaltma ve kendi karbon ayak izlerini düşürme konusunda çeşitli çalışmalar yapıyorlar. Bu bağlamda, yapay zeka teknolojilerinin enerji ve su tüketimini optimize etme çabaları önem kazanmaktadır. Ancak bireysel kullanıcılar olarak bu dengenin sağlanması adına neler yapabileceğimiz de merak konusu. E-postalarda kullanılan yapay zeka destekli hizmetleri kullanırken, daha az e-posta göndermek veya gerekmedikçe bu tür hizmetlerden yararlanmamak gibi basit ama etkili yollara başvurabiliriz.
Ayrıca, gelişen teknolojinin çevresel etkilerini azaltma açısından işletmelere düşen görevler de büyük. Şirketler, enerji verimliliği yüksek veri merkezleri oluşturmak, yenilenebilir enerji kaynaklarını tercih etmek ve su döngüsünü korumak için yeni teknolojiler geliştirmekle yükümlüdür. Yapay zeka sistemleri geliştiricileri, algoritma ve süreçlerini daha çevre dostu hale getirmek amacıyla araştırma ve geliştirme çalışmaları yaparak bu sorunu çözmeye yönelik adım atmalıdır.
Sonuç olarak, ChatGPT ile hazırlanan her bir e-posta, sadece bir iletişim aracı olmanın ötesinde, çevresel etkilerini de barındıran bir gerçeklik taşımaktadır. Yapay zeka ile güçlendirilmiş dijital iletişim sistemlerinin su tüketimi gibi görünmesi, bu teknolojilerin sürdürülebilirlik konusundaki tartışmalara dahil edilmesi gerektiğini gösteriyor. Doğal kaynakların korunması ve sürdürülebilir bir geleceğin sağlanması adına hem bireysel hem de kurumsal anlamda atılacak adımlar, bir sorumluluk haline geliyor.
Gelişen teknoloji ile birlikte, çevresel etkilerimizi göz önünde bulundurarak hareket etmek beynimizdeki öncelik sırasını tekrar gözden geçirmemizi gerektiriyor. E-posta iletişimi gibi basit ama yaygın bir iletişim biçiminin bile arka planda ciddi su tüketimine yol açtığını bilmek ve bu duruma karşı duyarlı olmak, sürdürülebilir bir geleceğe giden yolda önemli bir adım olacaktır.