Yaşadığımız zorluklar, kayıplar ve hayatın getirdiği beklenmedik durumlar, ruhsal sağlığımızı büyük ölçüde etkileyebilir. Fakat bu tür zorluklar karşısında nasıl bir yaklaşım sergileyeceğimiz, duygusal sağlığımızı korumada önemli bir rol oynar. Klinik psikolog Dr. Selin Yılmaz, kabullenmenin güçlü bir duygusal iyileşme aracı olduğunu belirterek, bu sürecin bireylerin ruhsal durumlarını nasıl hafiflettiğini derinlemesine inceliyor.
Kabullenme, sadece kötü bir durumu kabullenmek değil; aynı zamanda yaşanan duyguları anlamak ve bunlarla yaşamayı öğrenmek anlamına gelir. Psikolog Dr. Yılmaz, bu sürecin ruhsal sağlık üzerindeki olumlu etkilerini vurguluyor. “Kabullenme, bireylerin zihinlerinde dönen olumsuz düşüncelerle yüzleşmelerine yardımcı olur. Bir şeyleri kabullenmek, o durumların altında yatan hisleri anlama çabasıdır,” diyor. Bu yaklaşım, kişinin kendisini daha az yargılamasını ve daha fazla anlayış geliştirmesini sağlar. Örneğin, zor bir kayıp sonrası kabullenme sürecine giren bir birey, kaybın getirdiği üzüntüyü daha iyi yönetebilir. Bu, bireyin ruhsal olarak daha güçlü bir hale gelmesine, duygusal yüklerden kurtulmasına yardımcı olur.
Özellikle COVID-19 pandemisi gibi toplumsal travmalarla karşı karşıya kalan bireyler için, kabullenmenin önemi daha da fazlalaşmıştır. Dr. Yılmaz, “Pandemi sürecindeki belirsizlikler, kayıplar ve sosyal izolasyon, birçok insanı güçlü bir stres kaynağına maruz bıraktı. Kabullenmek, bu karmaşık duygularla başa çıkma konusunda insanların kendilerine karşı nazik olmalarını sağlar. Kendilerini yargılamadan, bu süreci yaşamak, zihinsel sağlığın korunması için kritik bir adımdır,” diye belirtiyor.
Kabullenme süreci her birey için farklılık gösterebilir; ancak genel hatlarıyla birkaç aşamayı içerir. Dr. Yılmaz, süreci şu şekilde özetliyor: “Kabullenme, genellikle dört ana aşamadan oluşur: inkar, öfke, pazarlık ve nihayetinde kabul.” İlk aşama olan inkar, olayın ya da durumun gerçekliğiyle yüzleşmemeyi ifade ederken, öfke aşaması kayıptan ya da yaşanan zor durumdan rahatsızlık duyma halini içerir. Üçüncü aşama olan pazarlık ise, bireyin durumu değiştirebilmek için çaba gösterme çabasını simgeler. Nihayetinde kabullenme aşamasında kişi, yaşanan olayı gerçekliğiyle kabullenir ve bununla yaşamayı öğrenir. Bu aşamada kişinin ruhsal sağlığı ve genel yaşam kalitesi önemli ölçüde iyileşebilir.
Ayrıca, kabullenme sürecinde kendine nazik olmanın ve duygusal rahatlık sağlamanın önemine dikkat çeken Dr. Yılmaz, “Kendinizi sık sık yargılamak yerine, hislerinizi kabul edin. Bu süreçte kendinize karşı anlayışlı olmak, kabullenme sürecini hızlandırır,” diyor. Bireylerin, yaşadıkları deneyimleri ve bunların etkilerini kabullenmeleri, duygusal yüklerinden kurtulmalarına yardımcı olur. Bu, sadece bireysel bazda değil, toplumsal olarak da önemli bir süreçtir. Kabullenme, herkesin yaşadığı zorluklarla ilgili empati kurmasına ve toplumsal dayanışmayı artırmasına da olanak tanır.
Kısacası, klinik psikolog Dr. Selin Yılmaz, kabullenmenin sadece zor anlarda değil, her zaman faydalı bir duygusal strateji olduğunu vurguluyor. “Kabullenme, bireylerin yaşam kalitelerini artırmakla kalmaz, aynı zamanda sosyalleşmelerine ve sağlıklı ilişkiler kurmalarına olanak tanır. Duygusal yüklerin hafiflemesi, hem birey hem de çevresi için olumlu yansımalar yaratır,” diye ekliyor. Hayatın getirdiği zorluklarla başa çıkmak için kabullenmenin gücünden yararlanmak, bireylerin kendilerinde ve çevrelerinde olumlu bir değişimi tetikleyebilir.
Sonuç olarak, kabullenme süreci, bireylerin hayatında önemli bir yer tutar ve ruhsal sağlığın korunması açısından kritik bir adımdır. İçsel huzuru bulmak ve geçmişteki travmalarla başa çıkmak için insanların bu süreci dikkate alması gerekir. Klinik psikolog Dr. Selin Yılmaz’ın önerdiği yöntemler ve düşünceler, kabullenmenin hem bireysel hem de toplumsal düzeyde nasıl bir iyileşme süreci yaratabileceğini göstermektedir.